Bir Sayfa Seçin

Hanneke van der Heijden: Hollanda’daki Athenaeum-Polak & Van Gennep Yayınları Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü çevirmemi teklif ettiklerinde fazla zorluk çekeceğimi düşünmüyordum. İleride Huzur romanını da çevirmemi isteyen yayıncı, Tanpınar’ı hiç bilmeyen Hollanda okurlarına Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı ile tanıtmaya karar vermişti. Kurgusu, kahramanların ele alınışıyla Batı edebiyatına daha yakın olan Huzur, 2012 yılında Hollanda’da Tanpınar’ın ikinci romanı olarak çıkacak. Nehir gibi akan uzun cümleleri, ağdalı Osmanlıca sözleri, üst üste yığılmış benzetmeleriyle dolup taşan Huzur’un yanında Saatleri Ayarlama Enstitüsü beni aşırı zorlamaz diye düşünüyordum. Fakat çevirisine bir kere başladıktan sonra tahmin ettiğimden daha zor olduğunu itiraf etmem uzun sürmedi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü Hollandacaya aktarmak bir şeftali yemeye benziyordu. İnce kabuğunu kolayca delip ilk lokmaları zorlamadan koparırsınız, sonra dişleriniz taş gibi bir çekirdeğe saplanır. Türkiye’den bir arkadaşım, “Yazar, bizi kahkahalara boğmazsa da romanı okurken yüzümüzde içten bir gülümseme eksik olmazdı,” diye tarif etmişti okuma tecrübesini. Bu ironi kısmen Tanpınar’ın, Türkiye’nin yakın tarihine, Cumhuriyet dönemindeki inkılâplara yaptığı göndermelerden kaynaklanıyor. Okurun bunlardaki mizahı kavrayabilmesi için Türkiye’nin tarihi konusunda az çok bilgi sahibi olması şart elbette. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş dönemi esnasında ve sonrasında olup bitenlere çok âşina olmayan Hollanda okurları için romana bir sonsöz yazıp Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün yorumlarını sadece dönemsel bir okumaya indirgemeden yer yer tarihe gönderme olarak da okunabilmesine dikkat çekmeye çalıştım. Fakat bunun yanı sıra, özellikle romanın birinci yarısında hissedilen başka türlü, Türkiye’de hem günlük konuşmalarda hem edebiyatta canlı olan, hafifçe bürlesk hikâyeleri andıran bir ironi daha var. Günümüzün Hollanda okurunun gözüyle baktığımızda ise daha çok mazide kalmış edebiyat türlerini hatırlatan bu üsluba Hollandaca’da uygun düşecek bir ses tonu bulmak oldukça zor oldu.

Şimdi hemen Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün metnine bir giriş yaptık… Aslında Tanpınar’ın bu romanını çevirmemi zorlaştıran bambaşka ve bir yönüyle daha öncelikli bir sorun daha vardı: klasik edebiyat. Eski metinlerin çevirilmesinin temelinde yatan, aynı zamanda ise, benim bildiğim kadarıyla, çok da dile getirilmeyen bir mesele bu. Bugün bu kadar akademisyen ve Tanpınar severler arasında bulunurken bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Malumunuz, biz çevirmenlerden ‘ne yazıyorsa onu çevir işte’ diye buyuran beylik sözünün yerine getirilmesi bekleniyor. Çeviri açısından çok sorunlu olan bu söz, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün çevirilme sürecine uygulanınca apayrı bir boyut daha kazanır: Kaynak metinde ne yazıyordu acaba?

Bilindiği gibi Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün baskı tarihi oldukça karışık. Roman 1954 yılında gazetede tefrika olarak çıktıktan sonra, Tanpınar, günlüklerinden anlaşıldığı gibi, uzun süre eserini roman haline getirmeyi düşünmüş. Ancak yeterince zaman bulamamış. Romanın gerektireceği değişiklikler, eklemeler, çıkartılacak bölümler konusunda da kararsız kalmış. Sonuçta asistanı Turan Alptekin’in yardımıyla hazırladığı roman, tefrikadan ancak yedi yıl sonra, 1961 yılında, Remzi Yayınevi’nden yayınlanmış. Tanpınar’ın ölümünden sonra ise Yapı Kredi ve Dergâh olmak üzere iki yayınevi romanın birer baskısını daha çıkarmış. Remzi, Yapı Kredi ve Dergâh’ın hazırladığı bu üç baskı birbirlerinden farklı. Noktalamasında farklılıklar görüldüğü gibi, bir baskıda tek paragraf şeklinde verilen bir parça bir başka baskıda ikiye bölünmüş olabiliyor, baskıların birinde yer alan bir cümle bir diğerinde hiç bulunmayabiliyor. Üç farklı yayınevinden çıkmış baskıların tarihçeleri, nasıl hazırlandıkları, hangi metne dayandıklarına dair ne bu kitaplarda ne de başka yerde bir bilgiye ulaşamayınca çeviriye üçünden hangisinin esas alınacağı konusu oldukça çetrefilli bir meseleye dönüştü.

Birkaç sene önce, Yapı Kredi Yayınları’nda Huzur romanının notlarla açıklanmış, eleştirel baskısı çıkmıştı. Saatleri Ayarlama Enstitüsü için ise öyle bir baskı henüz mevcut değil. Tanpınar’ın bu romanının Türk edebiyatındaki önemi tartışılmaz. Bundan sonra birçok yabancı dile çevrileceği muhtemel. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün titiz ve eleştirel bir baskısı hazırlansa, hem Türkiye’de hem de yurtdışında yaşayan okurları için ne iyi olurdu.

Panel: Dünya’nın Tanpınar’ı, Uluslararası Ahmet Hamdi Tanpınar Sempozyumu-Türkiye’de ve Dünyada Tanpınar Zamanı,
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ünivesitesi, Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu, 1-2 Kasım 2010.